Küçük Prens / Küçük Prens Olmaya Ne Dersiniz?
Küçük Prens – 1944 yılında ölen yazar Antoine de Saint-Exupéry, Küçük Prens’i yazdığında bu denli meşhur olacağını bilmiyordu. Telif hakları 2014 yılında düşünce, son bir yıl içinde inanılmaz bir şekilde trend yaptı; kitabın farklı çevirilerinin neredeyse hepsi tuttuğu gibi, çok sayıda filme, tiyatroya ve sahne gösterilerine konu oldu. Hatta kitabın ana fikrine sadık kalmasına rağmen, Küçük Prens filmleri farklı versiyonlarıyla piyasada kol geziyor.
Küçük Prensin Mesajı Ne?
Basitçe söylemek gerekirse, mesajın özü çocukların gözünden biz büyüklerin dünyasında olup bitenlerin basit çocuk bakışı ile yüzümüze vurulmasıdır.
Büyükler kurdukları yalancı bir dünyada gerçeklere karşı gözlerini yuman varlıklardır.
Her şeyi maddede arayan, bu nedenle gerçeğe ve anlama karşı körleşmiş bir dünyayı kuranlar onlardır.
“İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez.” Cümlesi kitabın temel felsefesini yansıtmaktadır.
Kitap Hakkında
Küçük ama her satırı anlam yüklü olan ve 250’den fazla dile çevrilen kitabın yazarı Antoine de Saint-Exupéry Fransız bir pilottur. Afrika üzerinde uçuş yaptığı sırasında uçağı bozulur. Çölde kalır. Başka bir gezegenden dünyaya gelmiş ve kendisiyle karşılaşan Küçük Prens’le tanışır. Küçük Prens kız arkadaşı gülle küçük bir asteroitte yaşarken, bir gün ayrılmaya karar verir. Evrendeki yolculuğu onu tuhaf karakterlerle karşı karşıya getirir. Neyi saydığını bilmeyen bir muhasebeci… Sarhoş olduğunu unutmak için içen bir sarhoş… Hiç kimsenin görmediği gösterişi seven bir adam, vatandaşı olmayan uyduruk bir kral…
Küçük Prens Gibi Düşünmek
Konuyla ilgili yorumların yapıldığı farklı internet sitelerinden birinde Küçük Prens filminin Yönetmeni Mark Osbourne, “Aşırı ‘yetişkin’ bir dünyanın çok aşırı ve hiciv dolu örneğini anlatıyoruz. Ve bana göre bu, kitaptaki fikirleri ifade eden çok yüksek bir konseptti” ifadelerini kullanıyor. İnsanlık ve dostluk gibi fikirler.
Küçük prens diyor ki: ‘O sıradan bir gül değil, senin gülün. Onu bu kadar değerli kılan onun için harcadığın zamandır.”
Osbourne, “Bugün (zaman) çok hızlı akıyor. Bunu çocuklarımla görüyorum. Çocuklar parmak uçlarında var olan her türlü bilgiyle çok hızlı büyüyor. İletişimde kalmamız ve bu insani ilişkileri korumamız çok önemli” görüşünde.
Herkes bu dünyayı kendi aynasından görme eğilimindedir. Yetişkinler, ya hayat felsefelerinin gereğini yapıp dünyayı kirletiyorlar; ya da kirletilmiş bir dünyada felsefe yapıyorlar. İnsanlar modern dünyanın hem hakimi hem mahkumu durumunda.
Küçük Prens’in Gördüğü
Kralın gezegeni otorite tutkusunu simgelerken, sanatçının gezegeni kendini beğenmişliği ve sanatçının toplumla yitirmiş olduğu iletişimsizliği açıklamaktadır.
Sarhoşun gezegeni, umutsuzluk ve buna dayanan unutma isteğini belirtirken, işadamının yaşadığı gezegen, amaçsız sahip olma tutkusunu, brikimi ve kendi aklından yola çıkarak en akıllı insanın kendisi olduğunu açıklamaktadır.
Fenercinin gezegeni ise anlamsız ve sorgulamaksızın yerine getirilen görev duygusunun, modern insanı nasıl statik hale getirildiğini açıklıyor.
Coğrafyacının yaşadığı gezegen ise bilimi kimin için yaptığını unutan bilim adamını ve bilim anlayışını sembolize etmektedir.
Sevmeyi ve Güvenmeyi Öğrenmek
İnsanın en güzel ve özel yönü sevgidir. İnsanların yakınlık içinde uzaklığa atıldığı ve birbirinden uzaklaştırdığı günümüzün dijital dünyasında, fark edenler tarafından kayıp duygular aranmaktadır.
Sevmenin ve sevilmenin değerinin inanılmaz bir şekilde arttığı makineleşmiş dünyada bunu ancak dünyaya kalbiyle bakanların bulabileceğini kitaptan öğreniyoruz.
Modern dünya, gerçekçilik adına görünmeyeni inkar ederken, aslını ve ruhunu kaybetti.
Ruhsuz bir hayatın ne kadar tatsız ve sevimsiz olduğunu yaşayarak öğreniyoruz; kopuk hayatlar, yalnızlaşan insanlar, bireyselleşen bencillikler ve yükseldikçe alçaldığının farkında bile olmayan modern insan!
Küçük Prens, çözümü oraya koyuyor;
Aklınla hisset, kalbinle düşün! – Küçük Prens
